31 MART SEÇİMLERİ AK PARTİ’YE İLÂHİ BİR UYARIDIR.
ZEKERİYYA KOCALAN
31 Mart seçimlerinden sonra Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, ".... eksikliklerimiz
varsa, bunları düzeltmek, boynumuzun borcudur. Bunu halkımızda, milletimizde
arayamayız. Yine kendimizde arayacağız. Yarın sabahtan itibaren eksiklerimizi
tespit ve telafi etmenin çalışmalarına başlıyoruz" diye konuştu.
Doğru. Millete kızmak çare değil. Daha evvel
oy veren insanlar, destekleyen seçmenler neden şimdi oy vermedi. Neden
desteklemedi. Bunu araştırmak gerekir.
Seçmene kızmak, öfkelenmek, tahkir etmek,
aşağılamak, kötülemek çare değil. Doğru da değil.
Millet kadirşinas millettir. Genel olarak
doğru kararlar vermiştir. Verdiği kararlarla millete, memlekete hayırlar,
güzellikler gelmiştir.
Memnun
olmayan, tenkit edenler vardır. Her zaman da olacaktır. Önemli olan genel
kanaattir. Önemli olan genel tavırdır.Önemli olan icraatlerin genel
değerlendirilmesidir.
Millet Sayın Erdoğan’ı belediye başkanı
yaptı. Başbakan yaptı. Hem de tekrar, tekrar. Ve de Cumhurbaşkanı yaptı. Şimdi memnuniyetsizlik varsa, kırılmalar
varsa, dökülmeler varsa, kaçışlar varsa ki vardır. Neden kaçtıklarını, kırıldıklarını
anlamaya çalışmak gerekir.
“Nankörler” demek, nankörlüktür.
“Nankörler” demek, nankörlüktür.
Geri duranlardan, kaçanlardan, kırılanlardan
biride benim.
Ki 2003’ten yani kuruluşundan itibaren oy
verdim. Memleketin yararına, maslahatına uygun gördüğüm için. Pişmanda değilim.
İsabetli tercihim oldu. O zamanlar güzel işler oldu. Hatta Y. Asya yazarlarını AK Parti’ye
mesafeli durdukları için tenkit ettim. Ve kendilerine mektup göndermiştim.
Mektubumda da şöyle yazmıştım:
“Menderes ve arkadaşları CHP’den ayrıldılar, Demokrat
Partiyi kurdular.
Deniliyor ki Üstad,
onların; “Şahıslarına itibar etmedi. Onlar ahrar misyon çizgisine dahil
olduğu için itibar etti.”
Çok partili sisteme geçildiğinde pek çok parti kuruldu. Demokrat
parti de bunlardan bir tanesiydi.
Bu insanlar CHP’liydiler. Siyaset yapmak için, devleti yönetmeye
talip oldukları için ayrı bir parti kurdular. Ve CHP’ye muhalif oldular.
Demokrat partiyi kuranlar, CHP’nin tarz ve tavrını yanlış
buldular. İdeolojik değillerdi.
İnançlara saygılıydılar. Hürriyet, özgürlük, demokrasi taraftarıydılar.
Halka tepeden bakmadılar. Halkı biçimlendirmeye kalkmadılar.
Aksine halkın isteklerine kulak verdiler. Dikkate aldılar. Halkla
bütünleştiler. Halkın ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştılar. Halkla köprüler
kurdular.
CHP dine düşman, dindara düşman ve de dine saldırgan
bir parti, DP ise dine hürmetkar, dindara saygılıydı.
Üstad bu imkanı değerlendirdi.
Hürriyet ortamını oluşturan, dindarlara saygılı olan
demokratlara destek verdi.
Üstad merhum Abdülhamid’le, Abdülmecid’le, ittihat terakki
yöneticileriyle, Cumhuriyetin kurucularıyla ilişkiler kurduğu gibi, kurmaya
çalıştığı gibi demokrat partiyle de ilişki kurdu.
İçinde ki dine muhalif, dindara düşman insanların olmasına
bakmadı, onlara takılmadı. Çoğunluğunu nazara aldı. Duruşlarına baktı.Ve taltif
etti, ahrarlar diye.
Demokratlara oy verdi, CHP iktidardan düştü.
Demokratlara oy verdi, dindarlar azda olsa rahat etti.
Demokratlara oy verdi, kendi de hizmeti de azda olsa çok
zahmetten, şiddetli zulümlerden, insafsızca engellemelerden kurtuldu.
CHP’den gelen demokrat
partililer, demokrat olabiliyor,
demokrat parti kurabiliyor, halkları kucaklayabiliyor, Üstadın sahip çıktığı
insanlar olabiliyor.
İhtilalci, ittihatçı, komitacı, Kemalist insanlar demokrat olabiliyor.
Ama Ak Parti, demokrat olamaz.
Demokratların yerini alamaz.
Hürriyetçi asla olamaz.
Çünkü onlar Milli Görüşten geliyor.
Çünkü onlar din adına siyasete atılmışlardı.
Çünkü onlar siyasal İslamcıydı.
Onun için demokrat olamazlar.
Sayın Erdoğan “ milli görüş gömleğimi çıkardım “ demesine rağmen demokrat olamaz.
Avrupa Birliği için inanılmaz adımlar attığı halde demokrat
olamaz.
Hürriyetlerin önünü açtığı halde.
Doğuya askeri değil, demokratik yaklaştığı halde.
Halkları kucakladığı halde. 3 dönem inanılmaz başarılar
sağladığı halde demokrat olamaz.
Çünkü o milli görüş geleneğinden geliyor. Genlerinde var. Değişmez.
Menderes ve ekibini desteklemek şahıs endeksli bir destekleme
olmuyor. Erdoğan ve ekibini desteklemek şahıs endeksli oluyor.
Sahi demokratlığın ölçüsü nedir ?
Merhum Menderesin demokrat partisi, ne yaptı da demokrat oldu, Erdoğan
ise yapmadığı için partisi demokrat olmadı, olamadı.
2003 seçimlerinden bu yana CHP ile AK parti karşı karşıya geldi.
CHP’nin gelmemesi için, AKP’ye oy vermek Erdoğan’ın şahsına mı verilmiş oluyor.
“AKP’ye oy vermememiz lazım. CHP’de gelse önemli değil mi “
denilmek isteniyor.
Ak Parti kazanamasaydı ne
olurdu. Manzara ne olurdu. İcraat ne olurdu. Doğu ne olurdu. Batı ne olurdu.
Cemaatler ne olurdu. Hizmetler ne olurdu.
12 Eylül ihtilalini ve ihtilalcilerini dahi arardık.
28 şubat zulmü şiddetlenerek ve hiddetlenerek öldürücü
darbelerini vururdu.
İşte bu kötülükler olmasın diye, 28 şubat zihniyet devam
etmesin, yıkılsın, hizmetler rahat olsun diye AK partinin yanında yer alınmalı.
Farzedelim, zayıfladı, zayıflatıldı,yıkıldı.
Ne olur ?
Bunu “boşa verin “ diyenler, şahıs endeksli düşünüyorsunuz diyenler
yazsın, demokrat değil diyenler yazsın.
Bunlar önemli değil şimdi ki DP’yi desteklemek mi önemli ?
Sahi bunların demokrat oldukları, demokratların devamı
olduklarının delili nedir ?
Eski DYP’lilerin partide olmaları mı ?
Yoksa Merhum Demirel’ mi kurdurdu veya İşaret mi etti ? “
CHP’nin başa gelmemesi için ve Ak Partinin iktidar olması ve
kalması için oy vermiştim.
17-25 Aralık’ta inanamayacağım olaylar oldu. Sayın Erdoğan’ı
siyaseten bitirme, linç etme girişimini
yaşadık.
Kullandıkları malzemeler –doğru/yanlış tartışmasına
girmiyorum- esas itibariyle Sayın
Erdoğan’ı bitirme malzemesinden başka bir şey değildi.
Hizmet diyenler, hizmet için nesil yetiştirenler dostun-düşmanın
takdirini kazananlar, herkesin, herkesimin yardımlarına mazhar olanlar, elde
ettikleri imkanlarla ve yetiştirdiği elamanlarla, devlet temsilcilerine meydan
okudular.
Ve ellerini havaya kaldırıp, bağıra bağıra beddua yapması
karşısında donup kalmıştım.
İrkilmiştim. Paniklemiştim.
Elim ayağım birbirine dolaşmıştı.
15 Temmuz gecesi ise ki Rabbim böyle bir olay bir daha
yaşatmasın. 250 insanın şehit edilmesinin hiçbir mazereti olamaz. Hiçbir
gerekçesi olamaz. Devletimiz devletliliğini gösterdi.
Devlet temsilcilerimiz gerekeni yaptı.
Fakat burda kalınmadı. Kalınması gerekirdi. İnsanı olarak ta İslami
olarakta burda kalınması gerekirdi. Kalınmadı.
Cemaat denilen toplum kendilerine hizmet için verilen imkanları
siyasetçileri dövmek için kullandıkları gibi, devlet imkanları kendilerine
verilen siyasetçilerde bunları öfkelerinin emrinde kullandılar.
Kendilerine kılıç çekenlere karşı kılıç çekilmesi gerekirken,
masumlara da çekildi Masum-suçlu ayrılmadı.. Suçlu-suçsuz toplumun hepsi suçlu
ilan edildi.
Benim ikinci şokumda bu oldu. Bir toplumun hepsini suçlu ilan
etmek, suçsuzlara suçlu muamelesi yapmak korkunç bir durumdu. Vahim bir
durumdu. Kabul edilmesi mümkün değil di ? Sessiz kalınması mümkün değildi. Her Müslüman bütün
gücüyle karşı çıkması gerekirdi.
Çok açık Rabbim uyarıyor böyle yapmamak için.
“Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah
için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten
alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının.
Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. Maide Suresi; Ayet;8
AK Parti olarak adaletten kopmaması
gerekirdi. Bütün bir toplumu Fetö ilan etmeleri adaletsizlikti, haksızlıktı.
Ellerine hayatlarında silah almamış insanlara terörist demek büyük yanlıştı.Cemaat
mensubu herkesin suçlu ilan edilmesi kabul edilemezdi.
250 şehidimizi öldürenler katildirler. Onlar
teröristlik yaptılar. Ama onlar cemaat mensubu diye bütün bir cemaat
teröristlikle suçlanması yanlıştı.
Allah’ın ifadesiyle cemaate karşı oluşan kin,
öfke Ak Parti’yi adaletten saptırdı.
Adaletten alıkoydu. Halbuki Rabbim kininizi bırakın, kinlendiğiniz topluma
adaletli olun, emrediyor.
Kinle, öfkeyle hareket etmekten Allah’tan
korkun, yaptığınız yanlışlardan, kinle hareketlerinizden Allah haberdardır.
Bunun hesabı var demek istemektedir.
Bununla ilgili S. Nursi, gemi örneğini dile
getirir. Bir gemide bir cani var diye, 99 masumla beraber geminin batırılması
zulümdür. Hatta 99 cani olsa, içlerinde bir masum varsa yine masumun hakkı
hayatı yok sayılamaz. Sayılması zulümdür..
Ama bunlar işlendi.
Haksizlık karşısında susan dilsiz şeytandır
buyurur efendimiz.
Yanlışlar karşısında Müslüman susamaz,
susmamalıdır.
Kendi aleyhimize bile olsa, anne-babamızın
aleyhine bile olsa doğru söylemektir görevimiz.
İyilikleri emir, kötülüklerden sakındırmak
Müslümanın görevidir.
Bunun için, Müslüman olarak susmadım. En azından vebale, günaha,
zulme ortak olmama adına susmadım. Bu durumu kabul etmedim. Karşı çıktım. Çünkü
dinim bana böyle davranmamı emrediyor…
Dinimin anlayışına tersti yapılanlar. Günahtı. Ya dinim Ya AK
parti. Ben dinim dedim. AK Partinin uygulamaları değil, dinimin emirleridir
benim için geçerli olan…
Sayıyorlar köprüler, alt geçitler, üst geçitler, otobanlar,
havaalanları, uçaklar, insansız hava araçları yapıldı… neden vermiyorsunuz.. Birde
Nankörler diyorlar.
Bütün bunlar güzel
icraatlardır...
Ama masum insanlara yapılan haksızlıklar, adaletsizlikler bütün
bu güzellikleri perdeliyordu. Gözüm bu güzellikleri
görmüyordu. Çünkü bu gözlerim masumları görmesi gerekirdi. Kulağım
İnleyen insanın iniltisini duyması gerekirdi. Elim, elinden tutması gerekirdi.
Tutamıyorsa beraber ağlaması gerekirdi.
Bende bunu yapmaya karar verdim.. Elimden gelen oy vermemekti.
Vermedim. Çünkü suça ortak olmak istemedim.
Ahirette tek başıma hesap vereceğim
O gün zulmedilen
insanlara karşı hesap verme günüdür o gün.
Kişinin annesinden-babasından, kardeşinden, çocuğundan,
dostundan kaçtığı bir gündür o gün.
Çünkü kendi işi başından
aştığı bir gündür o gün.
O gün zor duruma düşmemek adına oy vermedim.
Dostlarımın tenkitlerine,
kızmalarına, terk etmelerine aldırmadım.
Allah için dost değillerdi demek ki. Öyle olsaydı siyaset
hatırına kızmazlardı, terk etmezlerdi. Allah için dostlar azda olsa bana yeter.
Ne yapılması gerekir bu
saatten sonra ?
Mazlumlar derhal af edilmelidirler. İşlerine güçlerine
döndürülmelidirler.
Benim bir oyum vardır. Şartımda budur.
Oyun kadar konuş diyenlere;
“ zaten öyle yapıyorum.”
Mazlumları kim affederse, işine gücüne döndürürse, Suriye
meselesinde de Suriye devletiyle ilişki kurup, İran, Türkiye, Suriye olarak bir
araya gelip halledecekse, oyum onadır.
Sayın Cumhurbaşkanı en dirayetli, en yetkili, yapabilecek
konumda, icraatın başında.
Umarım yapar.
Yapmasını temenni ederim.
Yanlışlardan dönmesini temenni ederim.
İnsanlar değişik nedenlerle oy vermemiş olabilir ?
Herkes benim gibi düşünmemiş olabilir.
Halk arasında bir söz vardır;
Ecel geldi cihane, baş ağrısı bahane.
Oy vermeme nedeni, soğan patateste olsa.
Başka şu sebepte, bu sebepte olsa.
Ayağımıza bir dikende batsa yolda..
Rabbimin uyarısı biliriz. Öyle bakarız.. Öyle bakmamız gerekir.
Buda öyle…Sebeplere takılmamalıyız.
Ve bende uyarıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanım Allah sizi uyarıyor..
Bundan sonraki icraatleriniz de umarım bu uyarıyı
dikkate alırsınız
Yorumlar
Yorum Gönder