TAHARRİ-İ HAKİKAT

ZEKERİYYA KOCALAN Yeni Zelanda’da yaşanan dramdan sonra    açıklamalar yapıldı. Yazıldı, çizildi. Kimileri faşist açıklamalar yaptılar. Düşmanca yazılar yazdılar. Bunlar     canavar ruhlu insanlar. İçleri pislik dolu. Kin, nefret, dehşet, vahşetle dolu. Medeniyetten nasiplenmemişler.. Orta çağın insanları.. Ama gördük ki azınlıkta kaldılar… Bazıları ne şiş yansın, ne kebap    yansın hesabı, suya sabuna dokunmaz açıklama yaptılar. Olayın dehşetini yansıtmadılar açıklamalarında. Siyasi tavırları ön plana çıktı. İnsanlık yönleri görünmedi. Ya insanlıkları yoktu, ya makamları, devletinin hesapları ön plana çıktı. Açıklamaları göstermelik oldu. Fakat bir kesimde var ki duygulandırdılar. Ümitlerimizi yeşerttiler.. İnsan olmak yetermiş dedirttiler.. Onlar derdimizle dertlendiler. Üzüntümüzle üzüldüler..Bizim gibi vahşeti bütün duygularıyla yaşadılar.. Allah onlara razı olacağı bir yaşam nasip etsin. Müslümanlıkla şereflendirsin. İşte onların başında Yeni Zelan’da başbakanı. Başörtüsü

ZEKERİYYA KOCALAN Beka sorunu “var” “ yok”   tartışması aldı başını gitti. Beka sorunu var mı ? Olmaz olur mu   ? Var tabii. Var olduğunun farkında bile değiliz. Hem öyle bir beka sorunu ki. Tartışılan sorun ve sorunlar sorun değildir,   bu beka sorunu karşısında. Ama insanoğlu fani şeylere dalmış,   oyalanıyor.. Aldanıyor… asıl beka sorunu gölgede kalıyor hatta kayboluyor, unutuluyor. Beka beka diye fani işlerle uğraşırken, bekaya gidiyor…   Beka dediği şeyler fani, unuttuğu ve gittiği yer baki. Fakat haberi yok…Bilgisi yok.. Dolaysıyla ilgisi yok..Bütün planları dünyayla ilgili. Bütün çalışmaları dünyayla ilgili..Bütün yaşantısı öyle… Hayalleri, gayesi hep dünya…Bırakıp gidecek, nereye gidiyorum demeden, diyemeden.. Müslüman bir ülkeyiz..Elimizde Kur’an gibi Rabbimizin gönderdiği kitap var… Yaklaşık 3/1 biri ahreti anlatıyor..Dünyaya aldanmamamızı istiyor...Kulluk anahtarın veriyor.. Okumadığımız için habersisiz… Onun için Müslümanlar olarak gayrimüslimce yaşıyoruz…D

ZEKERİYYA KOCALAN Mısır diğer İslam ülkeleri gibi sıkıntılı. Önce kitleler karşı karşıya geldi. Günlerce gösteriler oldu. Yer yer çatışmalar yaşandı. Kan aktı. Yaralananlar, ölenler oldu.. Ülke iki keskin kutuba ayrıldı. Ve Sisi’nin darbe yaparak iktidarı ele geçirmesiyle bitti. Hakkı olmayan iktidarı zorla aldı. . Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı Mursi’yi alaşağı etti ve taraftarlarıyla beraber hapse attı. Cumhurbaşkanımız haklı. Gösteriler yaptılar diye, gösterilerde önde göründüler, gösterileri organize ettiler diye, gösterilere katıldılar diye insanlar bu kadar mağdur edilmemeliydi. Per perişan edilmemeliydi. Hapishanelere tıkılmamalıydı. Hadi hapishanelere attınız. Ortalık yatıştıktan ve kontrolü sağladıktan sonra af çıkarmalıydılar. Yapmadılar. Daha da fenalaştılar, azdılar, gözlerini intikam bürüdü. Kinlenlendiler. Bir asırlık tebliğ cemaatini, imana, Kur’ana hizmeti şiar edinmiş ihvan toplumunu terörist toplum ilan ettiler. İhvan üyesi olanları   içeriye aldılar. İdamla yar

ZEKERİYYA KOCALAN Büyük bir kitle Ezanımı gürültüyle boğuyor. Nefret var, düşmanlık var. Müslümanın kalbini inleten, gözyaşını döktüren bir facia. Titreten bir olay. Bunu yapanların çoğunun ismi Hatice, Ayşe, Fatma, Gül yani Müslüman çocuğu. Bu memleketin çocukları. Ama ezanı susturmaya çalışıyorlar. Nerde hata yaptıkta, Müslüman toprağında Ezan düşmanları oldular Haticeler, Ayşeler,Fatmalar yani Müslüman çocukları , bu memleketin çocukları, bu toprağın çocukları. Vatan ortak değerimiz olduğu gibi, Bayrak, İstiklal Marşı, Ezan’da orta değerimizdi. Ama bazıları ortak değerimiz görmemeye başlamış..Hatta düşman olmuş.. Nerde hata yaptıkta bu hale geldiler.. 1980’lerden beri Din Dersi zorunlu. Hemen hemen her okulda bir ilahiyat mezunu çalıştı. Bir ezanı sevdiremediler mi ? Anlatmadılar mı ? Yeterli olamadılar mı ? Diğer öğretmenlerimiz aynı şekilde…Halleriyle, tavırlarıyla, davranışlarıyla, sözleriyle ortak değerlerimizi sevdiremediler mi ? Ezan okunurken saygı