ALLAH MEKKE’DE MASUM MÜSLÜMANLAR VAR DİYE SAVAŞA İZİN VERMEDİ
Rasülüllah sahabeyle beraber umre yapmak için Medine’den yola çıkarlar. Hudeybiye’ye geldiklerinde Mekke’li müşrikler engel olurlar. Mekke’ye sokmazlar.
Mekkeli
müşriklerin engel olması ve Hz. Peygamberin de umreden vazgeçmesi üzerine sahabiler,
çok büyük şaşkınlık yaşadılar. Hatta itiraz ettiler Hz. Peygambere. Geri adım
atmadılar. Beklediler. Hz. Peygamberin gidelim demesini beklediler.
Çünkü Hz.Peygamber
efendimiz rüyasında Mekke’ye gidip, umre yaptıklarını görmüştü.
Sahabe bu
rüya üzerine mutlaka Mekke’ye gireceklerini ve umre yapacaklarına inanmışlardı.
Hz.
Peygamberin müşriklerle anlaşma yapıp, kurbanını kesmesi üzerine, onlarda işin
ciddiyetini anladılar. Ve Kurbanlarını kestiler.
Ayet-i
kerim’ede;
“İnkâra sapan, sizi Mescid-i Harâm’a sokmayan,
(yolda) engellenmiş kurbanları yerine ulaşmaktan alıkoyanlar da başkaları
değil, onlardır (kafirlerdir.)
Eğer Mekke’de kendilerini henüz tanımadığınız
mümin erkekler ve mümin kadınlar olmasaydı, bunları bilmeden ezmeniz ve bu
yüzden üzüntü ve zarara uğramanız ihtimali bulunmasaydı (Allah ellerinizi
onların üzerinden çekmezdi). Dilediklerini rahmetine daldırmak için Allah böyle
yapmıştır.
Eğer
birbirinden ayrılsalardı, inkâra sapmış olanlarına acı bir şekilde azap
edecektik.” Fetih Suresi; 25
Müslümanlar
eğer anlaşma yapılmayıp, Mekke’ye girselerdi ve müşriklerle savaşsalardı, Mekke’de
ki gizli Müslümanlarda bilmeden öldürülebilirdi. Allah bu hataya düşülmemesi ve
Mekke’de ki Müslümanların bilmeden savaş halinde dahi olsa öldürülmemesi için Allah
savaşa izin vermedi.
“Eğer
kâfirler size karşı savaşsalardı arkalarını dönüp kaçacaklar, bu durumda bir
koruyucu, bir yardımcı da bulamayacaklardı.” Fetih;22
Şayet savaşılsaydı
müşriklerin çok kötü yenileceklerini ve kaçacaklarını ifade ediliyor ayette.
Mekke’li Müslümanlar var diye Allah; ”onların
ellerini sizin üzerinizden, sizin ellerinizi de onların üzerinden çeken de
O’dur. Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.” Buyurur. Yani savaşılmasına
izin vermedi.
Müçtehitler
savaş halinde düşmanın içinde olan gizli Müslümanların yanlışlıkla, bilmeden
öldürülmesi durumunu tartışmıştır.
“Ebu Hanife
başka çare olmaması durumunda, savaşılmadığı takdirde Müslümanların zarar
görmesi halinde, mecburiyet durumunda savaşa izin vermiştir.
Ama İmam-ı
şafii ve A. Bin hanbel düşmanı yenmek için Müslümanın istemeden, bilmeyerek de olsa
öldürülmesi haram demişlerdir. Dinin yayılması için haram işlenemeyeceğini
söylemişlerdir. “ Diyanet Tefsiri, Fetih Suresi. Kur'an
Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 77-79
Ve
müşriklerin içinde yaşayan Müslümanlar var diye, müşrikler perperişan
olacakları, arkalarına bakmadan kaçacakları
ve Müslüman zafer elde edecekleri bir durum da bile Allah içlerinden
Müslümanlar var ve zarar görürler diye izin vermiyor. Savaş yolunu değil,
anlaşmayı tercih ettiriyor.
Bir Müslüman
topluluğun yani Müslümanların oluşturduğu bir cemaatin içinden bazılarının suç işlemesi
sebebiyle hepsini suçlu sayılamaz. Hepsi hain olamaz. Hepsi teröriste olamaz.
Öyle muamele yapılamaz. Yapılamaz, yapılmamalıydı. Ama maalesef bu oldu.
Kurunun yanında yaşda yanar diyerek, o topluma ait herkes suçlu ilan edildi.
Terörist muamelesi yapıldı.
Müslüman
masumları, Müslümanlar suçlu ilan etti.
AİHM
hiristiyan yetkilileri de yanlış buldular. Suç işlemeyen insanların, suç
işleyen toplumdan olmaları suçlu kılmaz dediler. O toplumdan olduğunu gösteren
delillerin, suç delilleri olamaz, dediler.
Yani
hiristiyan hakimler Müslümanca tavır gösterdiler. Allah’ın beyan buyurduğu
hassasiyeti gösterdiler.
Zekeriyya KOCALAN
Yorumlar
Yorum Gönder