KARDEŞLERİNİ DEVAMLI TAŞLAYANLAR; MİNADA BİLE ŞEYTANA ATILAN TAŞ SINIRLI

                                    ZEKERİYYA KOCALAN
Müminler olarak  birbirimizle konuşamayacak mıyız. ?
Rabbim Hacda bile şeytan taşlamayı sınırlı tutuyor… Her gün üçer tane, toplam 70 taş. Bunlar Allah’ın huzurundan kovduğu ve Müminleri  yoldan saptırmaya çalışan  Şeytana  atılan taşlar.
 Müminler  ise seçimde döneminde, siyaseten muhalif kardeşlerini şeytan taşlar gibi taşladılar…Hala hızını alamayanlar, tarafgirlikten kurtulamayanlar taşlamaya devam ediyorlar. Atıyorlar da atıyorlar… Şeytana bile bu kadar düşmanlar mı, euzü çekerken ta gönülden çekiyorlar mı yoksa sadece dille mi ?
Gönülden olsa, şuurlu ve ihlaslı olsa Mümine kardeşine karşı  düşmanlık yapmazlar.  Haset gütmezler, kin beslemezler.  Şeytanın tuzağına düşmezler..
Hacda şeytan taşlamanın sevabı var…Kardeşlere,  “suizan” “hain”  taşlarıyla taşlamanın hiç sevabı yok. Ama taşlamanın ahrette hesabı olacak…Çünkü Allah ve Rasülü kardeşleri taşlamayı değil, kardeş olmayı emrediyor…Kardeşliği, ümmet ruhunu bozacak davranış ve sözleri de yasaklıyor…Burada kul hakkı devreye giriyor…Halbuki herkes kendi siyasi düşüncesinin muhabbetiyle hareket etse bu tehlikeden uzak kalır…
Y. Asya duruşu belli, siyasi tercihi belli. Diğer gazetelerde olduğu gibi..
Y.Asya’dan bir alıntı paylaşmıştım. Bence güzel bir yazıydı. Fecde, sayfama da koydum beğendiğimi için …İstedim ki ilgi duyan olursa,  yazı üzerinden sohbet vesilesi olsun.
Dostlara  Y. Asya isminin görünmesi yetti. Ağır eleştiriler yazdılar…Haliyle aynıyla mukabeleyle de karşılaştılar. Ağır bir hava oluştu…
Birbirlerinin varlığına tahammül edemeyen Müminler…
Farklı görüşte kardeşini gördüğünde rahatsız olan Müminler..
Halbuki öyle bir din mensubuyuz ki itikada, inançta bile farklı düşünceye , yoruma, fikre  açık…
Selefilik, Maturidilik ve Eş’arilik….İnanç noktalarında farklı mezhepler yani farklı görüşler, farklı yorumlar…
Kimsede: “niye öyle düşünüyorsun “ demiyor…Kardeşliği bozmuyor…
Amelde de, uygulamada, yaşamada da aynı..Dinimiz yine yoruma, değişik değerlendirmeye açık.. onun için mezhepler var..İbadetlerin yapılışı, farzı, vacibi, sünneti, haram ve helaller….Bir mezhebe göre helal, diğerine göre mekruh, bir diğerine göre haram,,,bir mezhebe göre abdest bozan şey diğerine göre bozmaz…Yani kıldığın namaz diğer mezhebe göre olmuyor. Bunlara yanlış denilebilir mi ? Hayır….Fetvalar böyle…Ve diyoruz ki hepsi hak…
İnançta farklılığı kabul eden,  amelde farklılığı kabul eden Müslüman;  siyasette, güncel olaylarda, farklı gruplaşmalarda tahammülsüz…Sanki dinden çıkmış, sanki vatan haini olmuş gibi ağır ifadelerle saldırıyorlar…
Aynı inançta, aynı mezhepte ve hatta aynı cemaatte olmasına rağmen siyasette ayrı oldu diye, biraz cemaati farklılık oldu diye kardeşinin fikrine, zikrine tahammül edemiyor…Varlığından rahatsız oluyor…
Yıllarca aynı siyasi partide olmalarına ve  savunmalarına rağmen istediği ittifakta yer almadı diye, her şeyiyle aynı olmasına rağmen  düşmanca davranıyor
Sıkıntılı bir durum…
Kardeşine böyle davranan diğerlerine çok daha ağır ifadelerle saldırıyor. En kötüsü de, o insanların “bizim dinle bağımız yok galiba” düşüncesine götürüyor ve hatta dine saygısız davranmaya başlıyor. Veya “bende dindarım “ diye söyleyenle dalga geçiliyor…Halbuki o kişinin arkasında 15 milyon insan…Dinsiz göstermeye, dine muhalif yaptığın zaman, 15 milyon insan etkileniyor…
Bunun vebali kime ?
Halbuki Kur’an bize farklı öğretiyor…Farklı olmamızı istiyor…İşte Nuh asm…bir ömür boyu Peygamberliğini kabul etmeyen, Nuh deyip, baba deyip, Peygamber demeyen oğluyla beraber yaşıyor….Son anda dahi iman eder ümidiyle çağrı yapıyor…
Kafir karısını reddetmiyor. Peygamberliğini kabul etmediği halde aile hayatı yaşıyor..Aleyhine konuştuğu halde devam ediyor. Lut asm’da aynı şekilde..Karısı kafir..eşi olarak devam ediyor.. Kötülüğün alenileştiği bir ortamda, o da Lut asm’a kötülük yapıyor..Kafirlerle işbirliği yapıyor…Lut asm. Kovmuyor, reddetmiyor, kin beslemiyor…Sabrediyor…Sabrediyor..Tebliğ ediyor..
Tebliğ için, imana davet için, hakka çağrı için, iyiliği emretmek için, kötülüklerden sakındırmak için ilişki lazım..ilişki olursa çağrı olur…Tebliğ olur…
Tiwitte ateistlerle iki ayrı tartışma yaptım…ikisinde de  kendini ateist olarak tanımlayan insanlara elimden geldiğince Allah’ı anlattım..itiraz ettikleri ayetleri anlattım..Hakaret etmediler…hatta  biri güzel insan dedi…Demek ki en aykırı, inançta bile aykırı insanla bile münasebet kurulabilir…Tartışılabilir.. Ama beşvakit namazı beraber kıldığımız, beş vakit aynı yöne döndüğümüz, aynı gayeyi gaye edindiğimiz kardeşlerimiz itikaden, amelen farklılığa bir şey demiyorlar…
Ama siyasette sanki…"Bu inanca benzemez, bu harama helale benzemez…onlarda ayrılık hoş görülebilir.. ama siyasette asla hoş görülmez " dercesine dışlayıcı tavır takınılıyor. Tepki gösteriliyor... Sanki:" Mesele siyasi duruşsa gerisi yani  inançlarda, amelde ayrılık teferruattır " deniliyor. Böyle dermişcesine tenkit ediliyor. Öyle mi olmalı ?
Siyasette ayrı düşünen takva sahibi, şuur sahibi Müminlerle,  kardeş olamayacak mıyız,  Kardeşce yaşayamayacak mıyız…Şurda iki kelam sohbet,  birbirimize biri iki yazı yazamayacak mıyız ?
Fecbookdan arkadaş olduğum, yüz yüze hiç sohbet etmediğim  arkadaşım ,  “sana : “haklısın “ dedirtiyorlar, senin fikrine vurdukları çekiç darbeleriyle yavaş yavaş şekil aldığını görünce. Anlayınca iş işten geçmiş olacak ? “  diyor…Şekillendirecek arkadaşım da,1987’den beri arkadaşım, dostum, kardeşim… Devreye giren ve  “yorulma..kim ne dedi, nerde durdu belli..” diyen arkadaşımda öyle…Biz fikirlerimizi birbirimize hep söyledik..Ama arkadaşlığı, kardeşliği bozacak söz söylemedik.. Konuştuk diye birbirimizin şekline girmedik..
SAYGILAR, SELAMLAR.

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR RESİM VE YORUMLAR

İMAM-HATİP LİSELERİ IŞİDÇİ Mİ YETİŞTİRİYOR

15 TEMMUZ GECESİNİN KAHRAMANLARI