İHL DERSLERİNDE R. NUR ESAS OLMALIDIR
Kitapların dili
ağır. Cümleler çok uzun. Basit konu bile anlaşılmaz halde. soğuk, resmi, itici.
Fakülte seviyesine göre. Severek okunmuyor. Sürükleyiciliği yok. İlgi çekmiyor.Lise
öğrencilerin şu andaki seviyelerine uygun değil. Bunun için cümleler kısa ve
anlaşılır olmalı. Sürükleyici uslübu olmalı.
Hadis:
Hadis kitabının baştan sona değişmesi gerekir. Usül kısmındaki bilgiler, ilahiyat fakültelerinde okutulması gereken
bilgiler. İLH öğrencisine gereksiz. Bu bilgiler son derece sınırlandırılmalı. Öz
anlatılmalı.
Elimizdeki kitabın seçme hadisler bölümü kadar
usül olmalı. Usül kısmı kadar hadisler ve açıklamaları olmalı.
Riyazüssalihin
kitabı kısaltılarak ders kitabı haline getirilmelidir. Her başlığı işlenmeli.
Öğrenci bütün konularda Hz. Peygamberin mesajlarını öğrenme imkanı bulmalıdır.
40 Hadis yarışmasında ki kitapçıklar gibi. Usul ise hadislerin arasına çok kısa
işlenmelidir. Konu sonlarında ilgi çekici şekilde Muhaddislerin hayatı
işlenmelidir.
Fıkıh:
Fıkıhta da ilk dört ünite yine usulle ilgili. Bunlar çok kısa bir ünite haline
getirilmelidir veya fıkıh konularının sonlarına okuma parçaları şeklinde
konmalıdır. Doğrudan fıkıh konularına girilmelidir. İlmihal konuları daha geniş
ve güncel olmalıdır. Diyanet İşlerinin ilmihali gibi bir fıkıh kitabı öğrenciye
daha yararlı olur.
Tefsir:
Tefsir kitabı da hadis kitabı gibi İmam-hatip öğrencisine lazım olmayacak veya
hemen unutacağı ve ağır usul bilgileriyle dolu. Tefsir kitabı da tamamen
değiştirilmelidir. Akaid, fıkıh konularıyla ilgili ayetlerin tefsirine geniş
yer verilmelidir. Öğrenci Kur’an’la
haşir neşir olmalıdır. Yasin-Mülk gibi surelerin tefsirleri üniteler şeklinde
işlenebilir. Safvetüt tefasir’de işlenen
şekliyle alınabilir. Daha zenginleştirilerekte işlenebilir.
Arapça:
Lise 1 ile 2-3-4 cü sınıfların konuları birbirinden kopuk, bağımsız. 11 ve 12
sınıfın konuları ve temrinatları birbirinden kopuk ve ayrı. Parçalar kaideyi
içermiyor. Kaideler de konudan kopuk, ayrı. Bu da dersi ağır hale getiriyor. Çoğu
temrinatlar konudan bağımsız ayrı bir konu gibi. Temrinat konuyu pekiştirmek ve daha iyi
anlaması için vardır. Ama kitaplar öyle değil. Halbuki işlenen konuların
kelimeleri yine üst sınıflardaki müfredat konuları içinde mutlaka yer almalı.
Yoğun tekrar olmalı. Verilen parça işlenecek kaidenin örneklerini içermelidir.
KELAM: Şu andaki müfredati geçmiş asırlarının anlatımını esas alınmakta.
Bunun içinde inanç esaslarını anlatmada yetersiz. İknada yetersiz .
Halbuki bu
asrın neden inanması gerektiğini, Allah var oluşunu, bir oluşunu, mutlak hakim oluşunu, ahiretin varlığı,
Peygambere neden ihtiyaç olduğu, kadere iman
ikna edici olarak kitapta olması gerekir.
Mesela; Allah varoluşu ve bir oluşunu Tabiat
Risalesi'nden mutlaka yararlanılmalıdır. Hatta tevhid anlatımında esas
alınmalıdır.
Ahirete İman
Haşir Risalesi'nde mükemmel ispat
edilmekte, mutlaka yararlanılmalıdır. Ahirete iman ünitesinin belkemiği
olmalıdır.
Kelam
kitabında tevhid, haşir, Peygamberlik son derece yetersiz ve iknadan uzak,
inanan insanlara yönelik işlenmektedir. Temel eserlerden alınmış bilgiler.
Geçmiş asırlarda ki insanlara yönelik yapılan anlatımlara aynen günümüzde de
anlatılmaktadır. Yıllardır klasik tarz devam etmiştir. Müfredatta radikal
değişikliklerin yapılması gerekir.
Bunun içinde
günümüzün anlayışına uygun, günümüz fikri seviyesine göre, günümüz gelişen
bilgilerden de yararlanarak anlatılması gerekir. Konuları genişletme veya
azaltma çare değildir.
Öğrencilerin
merakını celbedecek, ilgisini çekecek şekilde olması gerekir. Kelam dersi
için R. Nur Külliyat’ı temel alınmalı.
SİYER: Peygamberimiz normal bir insan gibi yaşadığı insani olaylar
anlatılmaktadır, işlenmektedir. Doğumu, çocukluğu, gençliği, mücadelesi,
savaşları vs. yönü işlenmektedir. Bu ise tüm devlet adamlarında olan ortak
yönlerdir. Onların bir çoğu sıkıntı çekmiştir. Savaş yapmıştır. Yenmiştir,
yenilmiştir.
Allah
Peygamberi nasıl anlatacağımız peygamber efendilerimizin hayatlarını anlatarak
göstermektedir.
Binlerce
Peygamberin hayatına hiç değinmemiştir. Çünkü aynı mücadele insanları olduğu
için anlattıkları, anlatmadıklarının da ortak yönüdür. Allah ne için ve nasıl
anlatmışsa bizlerde Peygamber efendimizi öyle anlatmalıyız.
Hz. Peygamberin
beşeri yanının anlatılırken, peygamberlik
yönü, şahs-ı manevisi, mahiyet-i kudsiyesi gerektiği kadar anlatılmalıdır.
Üstadım 19
mektubun 4. Nükteli işaretin, altıncı
esasında bunu şöyle ifade eder:
“ Resul-i
Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm
Halbuki, o zât-ı mübarekin şahs-ı mânevîsi ve mahiyet-i kudsiyesi o derece yüksek ve nuranîdir ki, siyer ve
tarihte beyan olunan evsaf, o bâlâ kamete uygun gelmiyor, o yüksek kıymete muvafık düşmüyor.
Çünkü, es-sebebü ke’l-fâil sırrınca, hergün, hattâ şimdi de bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azîm ibadet sahife-i kemâlâtına ilâve oluyor. Nihayetsiz rahmet-i İlâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidatla mazhar olduğu gibi, hergün hadsizümmetinin hadsiz duasına
mazhar oluyor.
Ve şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Hâlık-ı Kâinatın tercümanı ve sevgilisi olan o zât-ı mübarekin tamam-ı mahiyeti ve hakikat-i kemâlâtı, siyer ve tarihe geçen beşerî ahval ve etvâra sığışmaz. Meselâ, Hazret-i Cebrâil ve Mikâil iki muhafız yaver hükmünde gazve-i Bedir’de yanında bulunan bir zât-ı mübarek, çarşı içinde bedevî bir Arapla at mübayaasında münazaa etmek, birtek şahit olan Huzeyme’yi şahit göstermekle görünen etvârı içinde sığışmaz.
Ve şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Hâlık-ı Kâinatın tercümanı ve sevgilisi olan o zât-ı mübarekin tamam-ı mahiyeti ve hakikat-i kemâlâtı, siyer ve tarihe geçen beşerî ahval ve etvâra sığışmaz. Meselâ, Hazret-i Cebrâil ve Mikâil iki muhafız yaver hükmünde gazve-i Bedir’de yanında bulunan bir zât-ı mübarek, çarşı içinde bedevî bir Arapla at mübayaasında münazaa etmek, birtek şahit olan Huzeyme’yi şahit göstermekle görünen etvârı içinde sığışmaz.
İşte,
yanlış gitmemek için, her vakit mahiyet-i beşeriyeti itibarıyla işitilen evsâf-ı âdiye içinde
başını kaldırıp hakikî mahiyetine ve mertebe-i risalette durmuş nuranî şahsiyet-i mâneviyesine bakmak lâzımdır. Yoksa, ya
hürmetsizlik eder veya şüpheye düşer. Şu sırrı izah için
şu temsili dinle:
Meselâ bir hurma çekirdeği var. O hurma çekirdeği toprak altına konup açılarak koca meyvedar bir ağaç oldu. Hem gittikçe tevessü eder, büyür.
Veya tavus kuşunun bir yumurtası vardı. O yumurtaya hararet verildi, bir tavus civcivi çıktı. Sonra, tam mükemmel, her tarafı kudretten yazılı ve yaldızlı bir tavus kuşu oldu. Hem gittikçe daha büyür ve güzelleşir.
Şimdi, o çekirdek ve o yumurtaya ait sıfatlar, haller var. İçinde incecik maddeler var. Hem ondan hasıl olan ağaç ve kuşun da, o çekirdek ve yumurtanın âdi, küçük keyfiyet ve vaziyetlerine nisbeten büyük ve âlisıfatları ve keyfiyetleri var.
Şimdi, o çekirdek ve o yumurtanın evsâfını ağaç ve kuşun evsâfıyla raptedip bahsetmekte lâzım gelir ki, her vakit akl-ı beşer başını çekirdekten ağaca kaldırıp baksın ve yumurtadan kuşa gözünü tevcih edip dikkat etsin tâ işittiği evsâfı onun aklı kabul edebilsin. Yoksa, “Bir dirhem çekirdekten bin batman hurma aldım” ve “Şu yumurta, cevv-i âsumanda kuşların sultanıdır” dese, tekzip ve inkâra sapacak.
İşte, bunun gibi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın beşeriyeti, o çekirdeğe, o yumurtaya benzer. Ve vazife-i risaletle parlayan mahiyeti ise, şecere-i tûbâ gibi ve Cennetin tayr-ı hümayunu gibidir. Hem daima tekemmüldedir. Onun için, çarşı içinde bir bedevî ile nizâ eden o zâtı düşündüğü vakit, Refref’e binip, Cebrâil’i arkada bırakıp, Kàb-ı Kavseyne koşup giden zât-ı nuranîsine hayal gözünü kaldırıp bakmak lâzım gelir. Yoksa ya hürmetsizlik edecek veya nefs-i emmâresi inanmayacak “
Meselâ bir hurma çekirdeği var. O hurma çekirdeği toprak altına konup açılarak koca meyvedar bir ağaç oldu. Hem gittikçe tevessü eder, büyür.
Veya tavus kuşunun bir yumurtası vardı. O yumurtaya hararet verildi, bir tavus civcivi çıktı. Sonra, tam mükemmel, her tarafı kudretten yazılı ve yaldızlı bir tavus kuşu oldu. Hem gittikçe daha büyür ve güzelleşir.
Şimdi, o çekirdek ve o yumurtaya ait sıfatlar, haller var. İçinde incecik maddeler var. Hem ondan hasıl olan ağaç ve kuşun da, o çekirdek ve yumurtanın âdi, küçük keyfiyet ve vaziyetlerine nisbeten büyük ve âlisıfatları ve keyfiyetleri var.
Şimdi, o çekirdek ve o yumurtanın evsâfını ağaç ve kuşun evsâfıyla raptedip bahsetmekte lâzım gelir ki, her vakit akl-ı beşer başını çekirdekten ağaca kaldırıp baksın ve yumurtadan kuşa gözünü tevcih edip dikkat etsin tâ işittiği evsâfı onun aklı kabul edebilsin. Yoksa, “Bir dirhem çekirdekten bin batman hurma aldım” ve “Şu yumurta, cevv-i âsumanda kuşların sultanıdır” dese, tekzip ve inkâra sapacak.
İşte, bunun gibi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın beşeriyeti, o çekirdeğe, o yumurtaya benzer. Ve vazife-i risaletle parlayan mahiyeti ise, şecere-i tûbâ gibi ve Cennetin tayr-ı hümayunu gibidir. Hem daima tekemmüldedir. Onun için, çarşı içinde bir bedevî ile nizâ eden o zâtı düşündüğü vakit, Refref’e binip, Cebrâil’i arkada bırakıp, Kàb-ı Kavseyne koşup giden zât-ı nuranîsine hayal gözünü kaldırıp bakmak lâzım gelir. Yoksa ya hürmetsizlik edecek veya nefs-i emmâresi inanmayacak “
K. Kerim de
Rabbimiz: “güzel örnek “ buyuruyor. Nasıl olduğu, detayıyla işlenmelidir.
Yine: “Alemlere
rahmet olarak gönderdik “ buyuruyor. Alemlere rahmet şekli işlenmelidir.
S. Nursi hz. 19
söz ve 19 mektupta tamda bunu işliyor.
İmam
Hatip Liselerinde Peygamber efendimizin, bu zamana kadar bu tarzda
anlatılmaması büyük bir eksiklik. Büyük bir vebal.
R.
Nur, ilgili derslerde yer alarak derhal bu eksikliğin giderilmesi gerekir.
Yorumlar
Yorum Gönder