CEMAATLERİN BEYİN YIKAMASI; HARAM OLAN HAMR GİBİ DEĞERLENDİRİLEBİLİR Mİ ?
ZEKERİYYA KOCALAN
Sabri Aydın Kardeşim yazmış: Sana içkiyi ve kumarı
soruyorlar. De ki: onlarda hem günah hem insanlar için faydalar vardır.
Günahları ise faydalarından daha büyüktür. “ Bakara Suresi, 219
Bütün meallerde HAMRA kelimesi şarap yada içki olarak çevirilmekte Arapça bilmiyorum ama aklıma bazı sorular
geliyor… Kuran derinliği olan gerçek anlamının yanında başka anlamlar içeren
bir kitap olduğuna göre; Hamr: mayalanmış belli bir formdan başka bir forma
dönüşmüş, uyuşturucu etkisi olan, aklı bulandıran, etkisi altına alan…gibide
düşünürsek eğer – geçmişte ve günümüzde tüm/bazı cemaatlar gruplar topluluklar
olması gereken insanı alıp eğitimle beyin yıkama ile insan formundan itaat eden
ne dersek onu yapacak olan birine dönüştürüyorsa bu da bir HAMR olarak değerlendirilebilir
mi acaba ??? Sabri Aydın
Sabri kardeşim, insanın özelliği itibariyle yalnız yaşaması
zor. Hayatını devam ettirmesi için mutlaka topluluk halinde olması, toplum
(cemaat) oluşturması gerekir. Irki topluluklar böyledir. Türk,Alman vs,
toplulukları. Bunların oluşmuş örfleri-adetleri vardır. Örf-adetlerinde yanlışı vardır, doğrusu
vardır.
Bunlar da yetmiyor insanlar toplum içinde topluluklar
oluşturuyor. Ve tabii olarak oluşuyor. Esnaflar
topluluğu vb. Memleketler,şehirler, kasabalar hatta köyler kendilerine has topluluk oluşturmuşlardır.
Kendilerine göre anlayışları, yaşayışları, görüşleri vardır.
Mesela; M. Kemal kendi ifadesiyle “ mütecanis” bir topluluk
oluşturmaya çalışmıştır. Yanlış-doğru noktasından bakmıyorum. Tevhid-i tedrisat
bunun için çıkarılmıştır. Ve Osmanlı vatandaşlarından her yönüyle farklı Türk
vatandaşı oluşmuştur. Bu da bir cemaattir yani topluluktur.
Hatta sende bir cemaat mensubusun. Kabataşlılar. Hem de
olağan üstü duruma meydan okuyacak kadar kuvvetli bir topluluk, cemaat olduğunu
düşünüyorsun.
Yine sende görüşlerin itibariyle de bir cemaatsin. Bildiğim
kadarıyla Sosyal Demokratsın. Sosyal Demokratların bir duruşları var.
Ülkücülerde bir cemaattir. Onların da bir yapısı, bir duruşu vardır. Laiklerde
ayrı bir cemaattir. Kendilerine göre bir yapısı vardır. Kendilerine göre
fikirleri, düşünceleri vardır.
Bunlar gibi dini
gruplar, cemaatlerde oluşmuştur. Bu eski dinlerin yüzyıllar öncesinden gelen
mezhepleri dini cemaatlerdir. Protestan, Katolik, yahavo şahitleri, ortadoks
gbi.
İslamiyette de itikadı, mezhebi ve içtimai topluluklar oluşmuştur.
İnanç yönüyle ehl-i sünnet içinde bile 3 mezhep vardır. Ehl-i sünnete uymayan,
Kur’an’da ki anlayışa ters düşen onlarca mezhep vardır. Bunlar itikadi cemaatlerdir.
Siyasette, sporda, sanatta, ticarette vs. bazı insanlar
yaptıkları çalışmalarla ve üstün yetenek ve beceri ve de çalışmalarıyla ön
plana çıkmışlardır. Hayran kitleleri oluşmuştur.
Bu günkü dini cemaatlerin bazıları eskiden gelen cemaatlerin
(tarikatların) uzantılarıdır. Mahmut efendi cemaati, İskender paşa cemaati,
Süleymancılar gibi. Birde bu devirde cemaatlar var. Nurcular, F.G. cemaati gibi. Cemaatlerden
ayrılan veya içinde devam eden cemaat içinde cemaatler oluşmuştur.
Bunlar ve diğerleri niye çıkmıştır.
Kur’an-ı farklı anlama meselesidir. Allah akıl ve irade
verirken, bunları olabildiğince kullanmayı da istemiştir. Kur’an’da temel
meseleler ortaya koymuş diğerlerini
insana, müslümana bırakmıştır. Yani müslümandan aklını kullanmayı,
iradesini kullanmayı, düşünmeyi, tefekkür etmeyi istemiştir. Namazdan çok daha
fazla düşünmeyi isteyen ayetler vardır.
Bu cemaatlerin,
grupların, toplulukların önde gelenleri, topluluk oluşmasına vesile
olanlar, Kur’an-ı anlama ve anlatma gayreti içinde olanlar insanlardır.
Etrafında oluşan kitlelerde onun şahsında dinini-diyanetini daha iyi öğrenme içinde
olan topluluklardır.
Ebu Hanife
çalışmıştır. Takdir edenlerden, sevenlerden, söyledikleriyle amel edenlerden
bir topluluk oluşmuştur. Hanefi mezhebi denilmiştir. Asırlardır milyonlar ona
uymaktadır, verdiği fetvalarla amel etmektedir . Diğer mezheplerde böyledir.
Dini topluluklarda, tarikatlarda böyledir.
Bugünkü cemaatlerde Kur’ana düşünceleri, anlayışları çerçevesinde çevresine faydalı olmaya
çalışmaktadırlar. Yeni nesillere öğretmeye gayret göstermektedirler.
Diyanetin resmi olarak yaptığını cemaatler fahri olarak
yapmaktadırlar.
Bunlara beyin yıkama olarak bakmak haksızlıktır. Siyasi,
içtimai diğer topluluklara böyle bakmak yanlış olduğu gibi.
İnsanlar hatasız olamadığı gibi, bir sürü yanlışları,
eksiklikleri olduğu gibi cemaatlerde, topluluklarda böyledir.
Yanlış oluşan topluluklarda vardır.
İnsanlar ferdi olarak hataya düştükleri gibi cemaatlerde
düşebilir. Sen hata yaptığın zaman seni etkiler, çevrendeki sevenleri etkiler.
İktidar topluluğu hata yaptığı zaman ki sende zaman zaman eleştiri getiyorsun
milyonları etkiler.
Cemaatlerde büyüklüğüne göre hatası da büyük kitleleri
etkiler.
Bize düşen Sabri’nin kişiliğiyle değil hatasıyla ilgilenmek,
toplulukların, cemaatlerin, siyasilerinde kişilikleriyle değiş yaptıkları ve
söyledikleriyle ilgilenmek, eleştiri getirmek gerekir.
Böyle eleştirel bakarsak kişilerde, cemaatlerde, siyasilerde
daha dikkatli olacak. Daha az hata yapacaktır.
Sende bilirsin, Hz. Ömer halife olduğunda minbere
çıktığında; ben yanlış yaparsam ne yaparsınız diye cemaate sorduğunda,
içlerinden biri kalkıp kılıcını çıkarıp; seni bununla düzeltirim Ya Ömer
diyebilmiştir.
Said Nursi Münazarat isimli eserde, “ Hiçbir müfsid (fesatçı) ben müfsidim demez.
Daima suret-i haktan ( haklıymış, doğruymuş ) görünür. Yahut batılı hak
(yanlışı doğru ) görür. Evet kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge
(ölçüye) vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim
sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan (
güzel zan besleyerek) edip tamamı
kabul etmeyiniz. Belki bende müfsidim veya bilmediğim halde ifsat ediyorum.
Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size
söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge (ölçüye) vurunuz. Eğer altun
çıktı ise kalbde saklayanız. Bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı
arkasına takınız, bana reddediniz gönderiniz. “
Hapishanelerde, dağlarda devamlı gözetim altında iken
yazdığı Risale-i Nur Külliyatı isimli eserlerini bu gözle okumamızı istiyor.
Allah’ın bize verdiği aklı kullanarak, en iyisini, en
doğrusunu bulmaya çalışmak gerekir.
Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz hadisi de bunu
göstermektedir. İnsan diğer varlıklardan farklı olarak devamlı zihnen, fikren
gelişmeye müsait yaratılmıştır.
Bu ilimlerinde en önemlisi
Allah’ı bilmeye, anlamaya çalışmaktır. Yaratılış amacımız bu.
Ön yargılı olmamak gerekir. Açık olmak lazım. İyiyi doğru
yakalayabilmek, yanlıştan, eksikten kurtulabilmek için.
Peygamber efendimiz; Ya Rabbi hakkı (gerçeği, doğruyu ) hak
olarak görmeyi ve hakka sarılmayı, batılı (yanlışı, yanlış inançları) batıl
olarak görmeyi ve batıldan da kaçınmayı nasip eyle “ diye dua etmiştir.
Bu duanın gerçekleşmesi için de önyargısız olmak gerekir.
Doğrulara açık olmak gerekir.
Sorunda “– geçmişte
ve günümüzde tüm/bazı cemaatlar gruplar topluluklar olması gereken insanı alıp
eğitimle beyin yıkama ile insan formundan itaat eden ne dersek onu yapacak olan
birine dönüştürüyorsa bu da bir HAMR olarak değerlendirilebilir mi acaba ??? “ diyorsun.
Bu mecaz manasında olabilir. Haramlılık manasında olmaz. Yani
içki haram. Kumar haram dediğimiz gibi cemaatin itaati haramdır diyemeyiz.
Ama cemaatin yönlendirilmesi , itaati, yönlendirildiği ve
itaat ettiği şeye göre değişir. Yani
içki için, kumar oynayın, adam öldürün gibi haramlara yönlendiriyorsa
haramdır. Namaza, oruca teşvik ediyorsa. Dedi-kodu yapmayın, içki içmeyin,
kumar oynamayın diye haramdan uzaklaştırıyorsa sevabdır.
Yorumlar
Yorum Gönder